Son Dakika

Aslında Gençliğin Nesi Çalındı?

 

Bizim jenerasyonun gençliğinde meşhur olan bir kitap vardı:
“Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar”

Emine Şenlikoğlu’nun yazdığı bu kitabı okuduğumda, benzer soruların benim aklıma da geldiğini, bu soruları hiç kimsenin bana dışarıdan empoze etmediğini, bu soruların birçoğunun insanın varoluşsal soruları olduklarını düşündüm. Ama bunu ifade edemedim.

 

İnternetin ve sosyal medyanın yaygınlaştığı ve sosyal medya hesabı açtığım ilk günlerde şunu yazmıştım:
“Gençliğin sorularını iman (!) ile çaldılar”
İmanı, ‘sorgulamaksızın peşin kabul’ olarak sınırlandırıp, her soru ve sorgulamayı imani bir sorun olarak düşünmenin sonuçlarını ‘Gençler dinden, imandan uzaklaşıyor’ sancımaları ile yaşıyoruz.

 

Pandemi sürecinde başka bir liseden tanımadığım bir öğrenci, sosyal medyadan bana ulaşıp, 15 tane soru sormuştu. Bilindik konular ve meselelerle ilgili epey uzun metinler şeklinde sorular idi. Ben ona, ‘Ben sorulara Nihat Hatipoğlu gibi cevap vermiyorum. Bunları karşılıklı konuşalım. Sana soracaklarım ve senin cevaplarına göre sana yeni soracaklarım var. Ve cevaplara kendin ulaşacaksın’ demiştim.
Bu amaçla Zoom’dan ya da Whatsaptan karşılıklı konuşmayı teklif ettim.
Çocuk: “Asla olmaz. Mümkün değil. Evdeyim ve sesli konuşursam, annem babam duyar. Ve bu konuları dert ettiğimi, sorguladığımı duyarsalar çok kızarlar/ üzülürler…” demişti. Ben de ses kaydı ile cevap verdim ve birkaç gün süren dolaylı bir diyalog kurmuştuk.

 

Bir arkadaşımın kızı namazı anlatan din hocasına, “Allah bizden namaz kılmamızı neden istiyor? Aynı hareketler ve aynı sözlerle her gün karşısına bizi çıkarması ne işine yarıyor? Karşısında bizim ezilmemizle mutlu mu oluyor?” diye soru sormuş, öğretmen, dinine bağlı olan arkadaşımı arayarak, “Kızınız çok garip sorular soruyor. Kızınız inkarın eşiğindedir” demişti.
Oysa çocuğun sorduğu soru, namazın ve ibadetin hikmet-i teşriiyyesiydi. Ancak, gençliğin imanının sorularla çalındığına kurulmuş öğretmen ya da ebeveyn zihni için tehlike çanları çalındığının resmiydi.

 

Çocukların ve gençlerin ‘garip’ sorularından, ‘Oğlum/ Kızım satanist mi oluyor? Deist/ ateist mi oluyor? Paniğine kapılan velileri teskin etmekte oldukça zorlanıyoruz. Çocuklar, bin bir çelişkiler yumağı ile kafalarına/ kalplerinin derinliklerine gömdükleri sorularla aileden ve sosyal çevreden uzaklaşıp özerk hissetmeye başladıklarında patolojik tepkileri patlama yapabiliyor.

Sonra da, “Daha bebekken İhlas’ı su gibi okuyordu. Anaokulundayken namaza başlamıştı. İlkokuldayken kendi isteği ile örtünmüştü. Ortaokuldayken ben onu umreye götürdümdü. Ne oldu bu çocuğa, artık benimle teravihe gelmiyor…” yakınmaları/ şikayetleri başlıyor.

 

Derin Maarif dergisi çıktığından beri birçok sayıda yazı yazdım. Bu yazıların geneli, ‘Liseli Öğrencilerle Din, İbadet, İnanç… ile ilgili konuları nasıl konuşulmalıdır?’ formatında yazılardı. Okunup okunmadığını, yaklaşımlarımın doğru olup olmadığından kuşkuluydum.

Aslında, ‘Müslümana İslam propagandası yapmak’ biçimindeki din tebliğ dilinin liselerde işe yaramadığını, başka bir dilin inşa edilmesi gerektiğini savunuyorum. Fakat sağlamasını da yapamıyordum. Hala arayış içindeyim.

Diğer arkadaşlarım/ meslektaşlarım nasıl yapıyor? Yaptıkları işe yarıyor mu?

Benzer okullarda çalıştığımız arkadaşlarımla ‘dostlar seminerde görsün’ türünde yapılan seminerlerde genelde monolog dinliyoruz. Karşılıklı tecrübe paylaşımı, ve ders simülasyonları yapamıyoruz.

Bu dönem başında, İl Milli Eğitim Şube Müdürü Bekir Aslan hocamız ve İl Koordinatörümüz Şeyda Bulut’un çağrısı ile Fethiye Kültür Merkezinde tam gün süren bir seminer tertip edildi. Alanında uzman hocalarımız, Liseli Öğrencilerden sıklıkla gelen sorulara nasıl cevap verebileceğimiz/ vermemiz gerektiği hakkında bizi aydınlattılar.

 

O toplantıyı takip eden günlerde İl Milli Eğitim Şube Müdürü Bekir Aslan hocamla bir vesileyle görüşmüştük. Bahsi geçen semineri nasıl değerlendirdiğimi sordu.
Ben de genelde olumlu şeyler söyledikten sonra eleştirilerimi de sıraladım:
“Ben konferans ve vaaz dinlemek istemiyorum. Ben bu işin uygulayıcı öğretmenleri ile simülasyon dersler ya da çalıştay yapmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. ‘Biz, ne yapıyoruz, nasıl yapıyoruz, doğru mu, yanlış mı yapıyoruz’ gibi konuları uygulamalı olarak çalışmak/ istişare etmek, kendimize öğrenci gözüyle bakabilmek istiyoruz” mealinde şeyler söylemiştim.

Çok geçmeden Bekir Hocam ve Şeyda Hanım, Bursa’daki Anadolu Ve Fen Liselerinde çalışan Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinden gönüllü 25- 30 kadar öğretmenin katıldığı bir çalıştay organize ettiler.
5 hafta cumartesi günleri, 09:30- 13:00 arasında, İnsan Vakfında toplandık ve çok değerli akademisyen hocalarımızın moderatörlüğünde/ rehberliğinde bir çalıştay/ istişare yaptık.
Sonrasında da bir akşam Prof. Nevzat Tarhan’ı çevrimdışı dinledik.

Birinci gün Profesör Dr. Vecdi Bilgin hocamız bize moderatörlük yaptı. Birinci turda bir kısmımız öğrenci oldu, bir kısmımız öğretmen oldu. Öğrencilerimizin bize sordukları soruları sorduk, cevaplar verdik, cevapları tartıştık. Öğrencilerden gelecek itiraz ve sorular ile ilgili stratejileri tartıştık. Hocalarımızdan istifade ettik. Tecrübelerimizi paylaştık. Hocalarımızın birbirinden farklı cevap ve stratejileri ufuklarımızı açtı.

İkinci Gün, Profesör Dr. Ahmet Dağ hocamız bizimle birlikte oldu. Yine aynı yöntemle sorular sorduk, cevapları paylaştık. Hocamız, günümüz gençliği ve onları etkileyen çağdaş ideolojiler ve trendlerle ilgili çalışmalar yaptığı için son derece ufkumuzu açmıştır.

Üçüncü gün Doç. Dr. Murat Kılavuz ise kelami konularda bize yardımcı oldu. Öğrencilerin Allah’a İman ve genel kelami konulardaki sorularında açılımlar sağladı.

Dördüncü Gün, Prof. Dr. İbrahim Gürses, çocuk, genç ve insan psikolojisi konusunda oldukça yararlandığımız bakış açıları verdi.

Dördüncü gün ise İslam tarihi konularında Prof. Dr. Adem Apak bize yardımcı oldu.

Öğretmenlik yaşamım boyunca katıldığım en gerekli, en verimli, en öğretici ve en ufuk açıcı istişareydi diyebilirim. Bursa’da çeşitli Anadolu ve Fen Liselerinde çalışan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin ‘Gençliğin sorularından rahatsız olmak bir tarafa, gençliğin sorularına bilgi ve bilgelikle rehberlik edebilecek kalibrede olduklarını müşahede etmekten mutluluk duydum.

Düzenleyen, emeği geçen ve katılan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir