Son Dakika

Çırağı olmadığın işin patronu olamazsın

Bursa Ticaret Sanayi Odası (BTSO) Eğitim Komisyonu Başkanı ve Sınav Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Gıyasettin Bingöl ile dershanecilikten koleje uzanan eğitimcilik profilini, ülkemizde ve dünyada eğitim adına doğru ve yanlış adımları konuştuk. 18 yıllık dershanecilik deneyimi sonrasında ilk özel okulunu açan Gıyasettin Bingöl, kalıcı adımlar atabilmek için deneyimin önemini anlattı: “Bu bir süreçtir, serüvendir. Dershanecilikten okulcuğa geçmek için çok ciddi hazırlıklarımız vardı, görüyorum ansızın okul açıp batıyorlar. Çünkü, altyapısı yok, geçmişi yok, öyküsü yok, anısı yok. Çırağı olmadığın işin patronu olamazsın. Altın sarraf çarşısında geçer, demirciler çarşısında değil. Dershanecilik zamanlarında çok dereceler çıkardık. Bu birikim ve bilgi velilerin de teşvikiyle buluştu. Biz dershanecilikte ustalık belgemizi alarak kolejciliğe geçtik. Şimdi de velilerimiz üniversite bekliyor.”

 

Canan GÜLEÇ

Sınav eğitim kurumlarının Bursa’daki sürecini anlatır mısınız?

Dershaneciyiz, başlangıcımız 30 yıl evvel öyle başladı. Çok başarılara imza attık, her kademede öğrenci yetiştirdik. Tecrübeli ve bilinçliydik. Dershanecilik sonuçta okulculuğu doğurur. 2000 yılında hazırlıklarımız vardı, okul açacağız diye. 18 yıl dershanecilikten sonra Mustafakemalpaşa’da okulumuzu açtık, 20. yılımızda da Bursa’daki okulumuzu açtık. Bu bir süreçtir, serüvendir. Dershanecilikten okulcuğa geçmek için çok ciddi hazırlıklarımız vardı, görüyorum, ansızın okul açıp batıyorlar. Çünkü, altyapısı yok, geçmişi yok, öyküsü yok, anısı yok. Çırağı olmadığın işin patronu olamazsın. Eğitim işi gelişigüzel bir iş değildir, duvar ustasının duvarın her tuğlasını nizamlı koyması gibidir eğitim işi. Altın sarraf çarşısında geçer, demirciler çarşısında değil. Dershanecilik zamanlarında sınavlarda çok dereceler çıkardık. Bu birikim ve bilgi velilerin de teşvikiyle buluştu. Kolej ne zaman olacak diyorlardı, şimdi de velilerimiz üniversite bekliyor. Biz dershanecilikte ustalık belgemizi alarak kolejciliğe geçtik, çok iyi yönettik o süreci. Önce Mustafakemalpaşa’da küçük ölçekli başladık; Okulculuk nedir? Servis- yemek nasıl ayarlanır? 2 yıl bu işi öğrendikten sonra Bursa’da ilk ve en büyük kolejimizi açtık. İddiam şudur Demirci Kampüsü yeşil alanı, ormanı, hayvanat bahçesiyle dünyanın en güzel okuludur. O okulu geliştirince, bir öğrenci altyapısı gerektiğini gördük, çok iyi bir anaokulu lazımdı. Çocuk Üniversitesini icat ettik.

 

Çocuk Üniversitesinin bildiğimiz anaokullarından farkı nedir?

Rusya, Amerika, Çin, İsrail, Dubai, Japon ve Kore’den okulları inceledik. Çift dilli sistemin kurucusu Anastasia Hanımla yola çıktık. Çocuk Üniversiteleri çok büyük efsane oldu. Bursa’da çocukların yarısı Çocuk Üniversitesine diğer yarısı da diğer okul öncesi eğitim kurumlarına gidiyor. 12 Çocuk Üniversitesi var. Yabancı dili öğretiyoruz, estetik bir ortam olmasına dikkat ettik, Amerika’da üniversite açmak için dilekçe veriyorsunuz, bu ofiste okul açacağım. Devlet de izin veriyor. Ama anaokulu açmak için 3 yıl bekletiyorlar. Pedagojiyle alakası var mı, ailesi nasıl, okulculuğu biliyor mu diye ciddi bir alt yapısı var. Biz de Çocuk Üniversitelerini aynı titizlikle oluşturduk. Bizim dinimizde de milli kültürümüzde de çocuğun küçük yaşta eğitileceği vardır, önce çocukları 7 yaşına kadar iyi eğitmek lazım.

270 BİN ÖĞRENCİDE EMEĞİMİZ OLDU BUGÜNE KADAR, BANA BURSA’YI OKUTAN ADAM DİYORLAR

Okullarınızdaki eğitimci kadrosu ve fiziki yapılar konusunda nelere dikkat ediyorsunuz?

Çocuk üniversitemizdeki çocukların ileri sınıflarda da sınava devam etmesi için talep olunca biz 10 yılda 11 kampüs açtık. Bursalılar çok ciddi talep ettiler, rağbet gösterdiler. Çok stratejik yerlerde açtık okullarımız. Bursa’nın her bölgesinden rahatça ulaşılacak bir sınav koleji bulunuyor. Eğer bir okula kolej yazılıyorsa İngilizce eğitimi verilmeli. Bizim tüm okullarımızdaki 12 yaş üzeri öğrencilerimiz Cambridge’de 10 gün kampa gidiyor. Çocuklarımız dünya vatandaşı oluyor, yaz kamplarında Avrupa’da 15 ülkeyi görüyor, dolaşıyor. Biz okullarımızda 27 saat İngilizce öğretiyoruz. Yabancı öğretmen istihdamımız 100’ün üzerinde. Sınav Kolejlerinde 3000 civarında öğretmen ve çalışan var. Projelerin eğitimci olarak hep başındayım, çocukların güvenliği önceliğimiz, sonra estetik, çocukların rahatça okuması-çalışması için ne gerekiyorsa onu yaptık ve başardık. Okullarımızda her kampüs başka güzel. Okullarımız şehrin her tarafını örmüş gibi. Bana soruyorlar; “Nasıl açtınız bu kadar kısa sürede bunca okulu?” 32 yılda açtık, kısa zamanda değil. Bursa’da 270 bin öğrencide emeğimiz oldu bugüne kadar, bana Bursa’yı okutan adam diyorlar.

FİNLANDİYA EĞİTİMDE MODEL ÜLKELERİN BAŞINI ÇEKİYOR AMA…

Son yıllarda başka ülkelerin eğitim modellerinin uygulayıcısı olma ideali gelişti. Siz eğitimci olarak farklı ülke modelleri hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bizim inancımızda “İlim Çin’de de olsa gidin alın” diyor, biz de hem Çin’e gittik hem de Finlandiya, Almanya ve bir çok ülkeye okul modeli incelemeye gittik. Finlandiya eğitimde model ülkelerin başını çekiyor ama ülke her konuda mükemmel; trafik yok, stres yok, lüks tüketime önem vermiyorlar, yalan söylemiyorlar. Devlet tarafından her şey insanın rahatı için düzenleniyor ama bunun en popüler noktasını da eğitim yakalıyor. Bu güzelliğin temeli de Finlandiya’da eğitim bakanının attığı adımla başlıyor. Çok güzel işler yapıyorlar ama gözden kaçırdığımız şu ki yaptıklarının yüzde 80’ini biz de yapıyoruz; onların sunumları güzel. İnsanların bir ürünü alırken işe yararlığına mı yoksa markasına baktığına göre her şeyi anlayabilirsiniz. Burada bir veli okula geldiğinde binaya bakar, çocuğun yemek menüsüne bakar. Bizim okullarımızda her öğün 4 çeşit olmak üzere günde 3 öğün porselen tabaklarda yemek sunuyoruz. Finlandiya’da tek çeşit yemek var, çocuk 3 yaşından itibaren plastik tabağında yemeği kendisi alır, yer ve gider. Bizde anneler duygularını çocuklara yansıttıkları için bazı şeyleri aşamıyoruz.

DEVLET OKULLARINDA KARNEMİZ ZAYIF

Finlandiya ile benzer ve farklı yanlarımız nelerdir?

Ben öğretmenlerimize hep diyorum, çocuklara dokunmayın, sevmeyin, temas etmeyin. Çocuğu ailesi sevsin. Finlandiya’da böyle bir fiziki samimiyet göstergesi yok. Bırakın çocuğu ailesi sevsin. Peygamberimiz de çocuğun başını okşarmış. Çocuğa çok samimi olmak, temas etmek onun sınırlarını açmaktır. Finlandiya’daki okular bizim Osmanlı modelini uyguluyor. Halı kaplı yerler, bizim medreselerimiz gibi. Bu durum onlara özgüven veriyor. Bizdeki resmi okul törenleri yok. Çocuk istediğini yapacak özgürlükte ama hiç ses çıkmıyor, gürültü olmuyor. Bizim de yaptığımız çok güzel işler var. Tüm ülke genelinde söylüyorum özel okulculukta dünyadan 50 yıl ilerideyiz. İngilizce eğitimi veriliyor, tesisler çok güzel yapılıyor, bahçeler, havuzlar, spor ve sosyal faaliyetler çok güzel. Bu işi idealist olarak yapanların bu işi çok güzel yaptıklarına inanıyorum. Geçen yıl Diyarbakır’a gittiğimde uzay üssü gibi bir yapı gördüm, özel okul kampüsüydü. Devlet okullarında ise maalesef çok geriyiz.

 

Devlet okullarında neden bu sıkıntılar yaşanıyor?

Çocuğun eğitiminde aile, okul, çevre ve kendi kabiliyeti yüzde 25’er oranında etkilidir. Bizde aile ve okul iyi olursa çocuğa yüzde 50 donanım sağlarsınız. Ama her ikisinde de sıkıntı olunca, çocuk kendi kabiliyetini de harekete geçiremiyor ve sokaktan yansıyan olumsuz çevre kötü etkiliyor. Bursa’da 570 bin öğrenci var. 520 bini devlet okulunda. Onlar için daha yüksek seviyeli okullar yapmak lazım. Eskiden Eğitim Komisyonu Başkanıydım, şimdi de BTSO Eğitim Komitesi Başkanıyım. Bunları hep anlatmaya çalışıyorum, bildiklerimi aktararak devlet okullarımızda da seviyenin yükseltilmesi için çabalıyorum.

“VİZYON BELGESİNDEKİ ADIMLARIN ATILAMAMASI ÜZÜCÜ”

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da okulculuk deneyimi olan eğitimci, ülkemiz için açıkladığı hedefler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geçen yıl Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2023 Eğitim Vizyon Belgesi açıkladı, anlatılanlar heyecan vericiydi; öğretmen eğitimi, müfredat değişimi, dershaneler ve sınavların kaldırılması, mesleki okullara ağırlık verilmesi, çocukların daha iyi okullara gitmesi için fiziki koşulların iyileştirilmesi, tekli eğitim sistemine geçilmesi. Ancak bu hedeflerin hiçbiri gerçekleştirilemedi, vizyon belgesindeki adımların atılamaması üzücü. Okul binalarının yenilenme sürecinde yıkımlar olduğu için tekli eğitime geçmek bir yana çiftli eğitim oranımız da arttı. Özel öğretim kursu adıyla dershanelerin yenileri açıldı, kurum olarak biz de 4 yıl aradan sonra yeniden dershane açtık. Öğretmen eğitimleri gerçekleştirilemedi, sınavlar kalkmadı. Tabi bakanımızın da bu konudaki açıklamalarına kulak vermek gerek; kendisi de zaman zaman bu değişimlerin kısa sürede olamayacağını anlatıyor, çabasına saygı duyuyor ve ümitle bekliyorum.

 

Yıllarca sınav odaklı dershanecilik yaptınız, sınavların kaldırılması beklentisine bakış açınız nedir?

Sınavsız bir hayat yok; dünyevi uhrevi insani anlamda muhakkak sınav var. Eskiden 5 yıl ilkokulu okuduktan sonra bitirme sınavına girilir ve ancak o zaman mezun olunurdu. Bence çözüm sınavların tamamen kaldırılması değil uygulamanın değiştirilmesidir; örneğin mülakat yapılabilir. Biz de okulumuzda kontenjanımız dolduğunda mülakat yapıyoruz. Sınav basitleştirilebilir. Çocuklar daha küçük yaştayken yönlendirme yapılabilir. Ülkemizde bu anlamda güzel bir uygulama var, çocuklar alan seçimi yapıyor ve pişman olursa değiştirebiliyor. Eğitime dair hep kötü noktaları anlatıyoruz gibi algılanmasın, örneğin Milli Eğitim Müdürümüz Sabahattin Dülger genç ve çalışkan bir insan, kentimize eğitim adına katkıları oldukça büyük.

 

“EĞİTİMDE YERELLEŞMEDE ISRARCIYIM”

Siz uzun yıllar ‘eğitimin yerelleşmesi’ni savundunuz, böyle bir adım atılsa nasıl bir değişim gözlemleriz?

Böyle bir modelde okullar belediyelerin sorumluluğunda olacak. Eğitimde yerelleşmede ısrarcıyım, okullar daha düzenli olacak, çevre donatıları güzelleşecek. Çocukların koşarak gideceği okullar yapılabilecek. Temizliği, güvenliği, onarımı, hemşiresi, belediyenin sorumluluğunda olmalı. Milli Eğitim Bakanlığının herhangi bir kentin ilçesindeki okulda ne olduğunu bilmesi çok zor. Belediye başkanları ilçesindeki okulları rahatça denetleyebilir. Avrupa’da yaygın uygulama da budur. Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde öğretmenler yine tek merkezden atanabilir, eğitim denetimi merkezden yapılabilir. Böyle olunca okul idaresinin ve öğretmenlerin sorumluluğu sadece eğitim olacaktır.

 

 

MUDANYA ÜNİVERSİTESİ GÜN SAYIYOR

Sınav Eğitim Kurumlarının okullaşma süreci velilerden gelen istekle şekillendi diyorsunuz, şimdi de sizden bir üniversite beklentisi var. Bu konuda çalışmalar ne aşamada?

Üniversitemizi açmak için 4 sene önce vakfımızı kurduk, rektörümüzü atadık, binalarımızın yüzde 80’ini tamamladık. Bademli’de kuracağız. Devletin istediği tüm ödevlerimizi yerine getirdik. Bu sezon değilse de gelecek sezon faaliyete geçeceğiz. Adı Mudanya Üniversitesi olacak; Harvard, Oxford, Cambridge, Sorbon semt isimleridir aynı zamanda. Eğitim verecek bölümlerin de yapısını şöyle tasarlıyoruz; Toplum Bilimleri Fakültesi çatısı altında iletişim, iktisat, işletme, sosyoloji, psikoloji gibi bölümler yer alacak. Sağlık Bilimleri Fakültesi çatısı altında ilgili bölümlerimizi topladık, mimarlık ve tasarım ile mühendislik fakülteleri de olacak. Bunun yanında çok sayıda meslek yüksek okulu açıyoruz. Bu proje iöçin yola çıkarken “Bir de üniversitemiz olsun” demedik, her zaman “Çok iyi bir üniversitemiz de olsun” diye adım attık.

 

“ÖZEL OKUL SAHİBİ İLK KEZ DEVLET OKULU YAPTIRIYOR”

Kısa süre önce Milli Eğitim Müdürlüğü ile imzaladığınız bir protokol vardı, Namazgah İlköğretim Okulunun yaptırılması ve adınızın verilmesi konusunda. Bu okuldan ve diğer sosyal sorumluluk projelerinden bahseder misiniz?

Namazgah İlköğretim Okulunu yapıyorum ve bu de bir ilk; İlk defa bir özel okul sahibi devlet okulu yaptırıyor. Projesini kendim çiziyorum, 20 sınıflık özel okul gibi bir bina yapacağız. Mimar Hasan Sözüneri’nin çizimiyle çok güzel bir plan çıkıyor ortaya. Kendime özel bir okul yapıyor gibi hissediyorum, çok özeniyorum. Eskiden neler yaptığımı anlatmazdım, Bursa’da adımın taşıyan kütüphane ve laboratuvarların sayısı 30’u  aştı. Memleketimde binlerce öğrenciğe sınavlara hazırlık setleri gönderdim. Üsküp’te Mehmet Akif Ersoy’un okuduğu okulu donattık, bununla gurur duyuyorum. Kıbrıs’ta da bir okulu donattık. Kentimizde yarım kalan 2 okul inşaatını tamamladık. Dünya Vakfı ve Diyanet Vakfı yurtlarını donattık. Ülkemizde kadınlar halen çok alanda dezavantajlı durumda, Muş’a annemin adını taşıyan bir merkez yaptırdım. İçinde eğitim merkezi, kadınların ürünlerini satacağı dükkanlar, sığınma evi bulunuyor: Porsor (Kırmızı Saçlı) Ana Kültür ve Eğitim Merkezi, Varto İlçesine babamın adına yatılı kız Kur’an kursu yaptırdım, şimdi de kendi adıma meslek yüksek okulu yaptırıyorum. Kardeşim Kutbettin Bingölbalı da fen lisesi yaptırıyor. Yıllardır kitap göndererek, okumak isteyenleri getirip okutarak destek olmaya çalıştık. Biz okutmazsak bu çocuklar başka yerlere gideceklerdi. Binlerce çocuk okuttuk. Halen ayda 400 üniversite öğrencisine düzenli burs veriyoruz.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir